Roma... Avrupa medeniyetinin zirve noktası, Avrupa bürokrasisinin temel taşı. Tüm Akdeniz'i bir iç göl haline getiren, Tunus'tan Hazar'a devasa bir coğrafyaya hükmeden Roma İmparatorluğu, özellikle İsa'nın doğumundan sonra, yani 0 yılından itibaren duraklamaya geçmiştir. Bir yılda onlarca imparatorun taç giydiği, ancak hepsinin ayak oyunları neticesinde suikastlere kurban gittiği bu dönemler, bazı bilimadamlarınca "kurşun" elementine bağlanır. Zira Roma'da yiyecek ve içecekler kurşun kaplarda saklanırlardı, ve kurşun zehirlenmesi, insanları deliliğe dek götürebilirdi.
İşte bu "delilik" dönemlerinde imparatorlar dahi aynı kadere mahkum olabiliyorlardı. Arena'da 1000'den fazla dövüşe katılmış Commodos'tan Tanrılarla oynayan Elagabalus'a dek birçok imparator isim sayabiliriz. Ancak aralarından biri vardır ki, Roma yanarken lir çaldığı iddia edilmiştir; tahmin edebileceğiniz üzre o Nero Cladius Ceaser Augustus Germanicus'tu (Neron)!
Neron'un babası 1. Cladius, özellikle İngiltere'yi ve Ortadoğu'yu fethederek Roma tarihinde kendine özel bir yer hazırlamıştı. Ancak tarih boyunca her iktidar için büyük bir tehlike olan "kadın ihtirası", Cladius'u da bulacak ve karısı Agrippina, 17 yaşındaki oğlu Neron'u tahta çıkarmak için Cladius'u zehirleyecekti. M.S 54 yılına Roma, yeni imparatoru ile giriyordu; Neron...
Roma tahtına oturan her imparator gibi Neron da ilk iş olarak senatoya "birlikte çalışma" mesajı vermiş, ancak daha saraya ulaşmadan bu söylediklerini unutmuştu. Roma'ya altın çağını yaşatmayı hedefleyen Neron, bürokratik kademelerden gelen "Roma'yı Tanrı gibi yönetin" lafları ile daha da gaza geliyordu. Neron, tarih boyunca yoldan çıkmış imparatorların başında hatırlanacaktı...
Neron'u bilinçlerde aktif tutan en önemli hadise, Roma yanarken lir çalıp şarkı söylediği söylentisi idi. Oysa bir hafta süren ve Roma'da taş taş üstünde bırakmayan bu yangın, muhtemelen Neron'u da perişan edecekti. Bu yangın, Roma'da bir çağın üzerine perde örtmüştü. Neron'un yangından sorumlu tuttuğu ve yeni yeni filizlenen Hristiyan toplumu, Neron'un emri üzerine onlarca vahşete maruz bırakılacak, bu mağdurluklarını ilerleyen zamanlarda iyi bir şekilde propagandaya dönüşterecek olan Hristiyanlar, Roma'yı Hristiyanlığın başketi konumuna getireceklerdi...
Roma'nın yakılmasının ardından kafasındaki muhteşem Roma hayalini oluşturmak üzre işe koyulan Neron, tarihin en görkemli inşa seferberliğini başlattı. 10 milyon metrekarelik bir alan mermerle kaplandı; tapınaklar, heykeller ve onlarca bina için binlerce işçi çalıştı. Roma'yı zenginleştirmek için Ortadoğu ve Afrika gibi sömürge diyarlarından getirilen ham madde ve işçi gücü, Roma'da ilk kapitalist sınıfın ortaya çıkmasına sebeb olacak ve Roma hazinesinin dibinin görünmesine yol açacaktı. Enflasyon artmış, Roma'ya dikilen her bir mozaik ile isyan bayrakları da dikilmeye başlamıştı. Bu arada Neron, kendisine "deli" teşhisinin koyulmasındaki en büyük argüman olan "sanat" ile de ilgilenmeye başlamıştı. Kamuya açık alanlarda şarkılar söyleyen Neron, kısa sürede Senato'nun tepkisini çekecekti. Öyle ki bazı senatörler "Siz imparatorsunuz, canınızın her istediğini yapabilirsiniz. Ama ne olur şarkı söylemeyin." şeklinde serzenişlerde bulunuyordu. Ancak Neron tüm bunlara kulağını tıkamıştı; o kendisini büyük bir sanatçı gibi görmeye başlamıştı...
"Sanat tanrısaldır, ben tanrıyım!" cümlesini diline pelesenk etmiş bu deli imparator, boşalan hazineyi doldurmak için de akılalmaz bir yol seçmişti. Roma tanrıları Mars ve Jupiter'e halk tarafından her yıl adak olarak verilen hazineler, şehirdeki tapınaklarda saklanıyordu. Neron bu hazineleri yağmalattırdı; "Anlaşılan bu adamın Tanrılara da saygısı yoktu!"
Bu olanlara dayanamayan bazı senatörler, Neron'u öldürme planı hazırlmaya koyulacaklardı. Ancak bu planlar Neron'un kulağına gitmişti; o zamana dek hiçbir imparatorun yapamadığını yapacak olan Neron, tüm senatörleri öldürtecekti! Artık hiçbir güç onu sanat aşkından mahrum bırakamazdı...
Roma'nın göz alan ihtişamına rağmen ülkenin varoşları, çamur ve yoksulluk içerisinde kırılıyordu. Buna karşılık Roma'nın yeni halini kutlamak isteyen Neron, halkın önünde tiyatroda oynayacaktı! Artık tüm halk onun delirdiğine kanaat getirmişti, ancak korku fikirlerin eyleme dönüşmesine izin vermiyordu. Kraliçe Elizabeth'in barda dans etmesi gibi bir hadise olan bu olay, Neron'u daha da narsist bir karaktere büründürecekti. 1. eşini, kendisine imparatorluğu açan annesini katleden Neron, kendisini eleştiren ikinci eşi Poppaea'yı da tekmeleyerek öldürmüştü...
Roma'da meydana gelen bu akıl almaz hadiseler, İspanya'daki aristokratların ayaklanmasına yol açtı. Senatonun tüm ısrarlarına rağmen imparator Neron, yeni bir deli saçması öneri sunacaktı;
"Cepheye gidip onlara şarkı söyleyeceğim, sesimle hepsini büyüleyeceğim!"
Romalı tarihçi Cornelius'un aktardığı bu cümleler, Neron'un iyiden iyiye delirdiğinin göstergesi idi. İspanya'ya kendi kurduğu bir koro ile giden Neron, senatonun kurnaz bir planına kurban gidiyordu. Senato, Neron'un muhalifleri sindirmek için kullandığı cellatları da ikna ederek, yapılan oylama ile Neron'u "devlet düşmanı" ilan etti. İmparatorluktan Tanrısallığa, Tanrılıktan da devlet düşmanlığına yol alan bu çılgın adam, yolun sonuna gelmişti. Pusuya düşürülen Neron, kalbine hançer sokulmadan önce şu sözleri söyleyecekti;
"Dünya büyük bir sanatçıyı kaybediyor..."
Neron, Roma'nın duraklama yolunun açıldığını tescillemiş, ölümünün ardından ise yeni bir iç savaşın çıkmasına yol açmıştı. Roma'nın sömürgeci bir imparatorluk kimliğini kazanmasında başrolü oynayan Neron, her yönden Roma'nın yollarını tıkamıştı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder