27 Kasım 2010 Cumartesi

KADINLARLA TOKALAŞMA

Kadınlar İle Tokalaşmanın Haramlığını Bildiren Hadislere Semantik Bir Analiz

1.

Giriş:
Modern zamanlara mahsus bir problem olan mahrem/yabancı kadınlar ile tokalaşma, toplumumuzda zaman zaman tartışılan bir konudur. Bu çalışmamızda; yaşadığımız çağın sosyal şartlarının, kadın erkek ilişkilerini farklı boyutlara taşımasıyla daha belirgin hale gelen tokalaşma probleminin dini kaynağı/delili olarak gösterilen rivayetlere semantik bir tahlil yapmaya ve metin tenkidinde bulunmaya çalışacağız. Çalışmamızın amacı, kadınlar ile tokalaşmanın “haram” olup, olmadığını tespit değildir. Amacımız, söz konusu rivayetlerden hareketle verilen “mahrem/yabancı kadınlar ile tokalaşma haramdır” hükmünün ne derece isabetli olduğunu, bu hükme delil sayılan rivayetlerin (böyle bir hükmün çıkarılması için) yeterli olup olmadığını ve doğru anlaşılıp anlaşılmadığını semantik açıdan analiz yapmaktır. [1]

Tokalaşmanın Haramlığına Delil Sayılan Rivayetler Bu konuda varit olan rivayetlerin çoğu Âişe’den nakledilmiştir. Rivayetler ise kadınların Rasûlullah’a biatleri ile ilgilidir. Kadın sahâbîlerin Hz peygamber’e biat etmeleri; Medîne’ye hicretten, Hudeybiye antlaşması sırasında ve Mekke’nin fethinden sonra olmak üzere birkaç defa olmuştur. Rasûlullah’ın kadınlardan biat almasının nedeni, Mümtehine Sûresi’nde nazil olan ayetlerdir. Hudeybiye’de yapılan antlaşmaya göre, İslam’ı kabul ederek Mekke’den Medine’ye gelen kadınların geri gönderilmesi gerekiyordu. Ancak müslüman bir hanımın, kafir kocasının nikahı altında kalamayacağı için Mümtehine Sûresi bu konuya açıklık getirmiş ve bu durumdaki muhacir kadınlar, imtihan edilerek, yani gerçekten inanmış olup olmadıkları araştırılarak, kendilerinden biat alınmıştır. Çalışmamıza konu olan rivayetlerin çoğu, bu sosyal gelişmeler ile alakalıdır.

Mümtehine Sûresindeki ayetler şöyledir:
“ Ey iman edenler! Mü’min hanımlar size katılmak üzere hicret etmiş olarak geldiklerinde onları imtihan edin. Gerçi Allah onların imanlarını pek iyi bilir. Ama siz de onların mü’min olduklarını anlarsanız, artık onları kafirlere geri göndermeyin. Bundan böyle bu hanımlar kafir kocalarına, kafir kocaları da bu hanımlara helal değildir. Bununla beraber kocalarına vermiş oldukları mehirleri siz iade ediniz. Kendilerine mehirlerini vererek bu kadınlar ile evlenmenizde bir sakınca yoktur. Kafir kadınları nikahınızda tutmayın. Onlara harcadığınız mehri, evlenecekleri kocalarından isteyiniz. Kafirler de, İslam’a girip sizinle evlenen eşlerine sarf etmiş oldukları mehri sizden geri istesinler. Allah’ın hükmü budur. Aranızda o hükmeder. Zira Allah her şeyi hakkıyla bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.”[2]

“ Ey peygamber! Mü’min hanımlar Allah’a hiçbir surette ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, iftirada bulunmamak, gayr-ı meşru bulduğu bir çocuğu kocasına isnat etmemek, senin kendilerine emredeceğin ma’rufta sana isyan etmemek hususlarında sana biat etmeye geldiklerinde, sen de onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan af dile. Çünkü Allah Gafur’dur, Rahîm’dir, affı ve ihsanı boldur.”[3]


Aşağıda zikredeceğimiz hadisler, kadınların Rasûlullah ile biatleşmesi durumunu anlatan rivayetlerdir:

Âişe naklediyor: “Bu ayet ile ilgili olarak Rasûlullah kadınlar ile, Allah’a hiçbir şeyi eş koşmamaları konusunda biat alıyordu. Rasûlullah biatı söz ile aldı. Onun eli, sahip olduğu kadınlardan başkasının eline değmemiştir.” [4]

Buhârî, yukarıda vermiş olduğumuz Âişe’nin rivayetini müteakip Ümmü Atiyye’den de şu hadisi nakletmiştir:
“ Rasûlullah ile biatleştik. Bana; “ Allah’a hiçbir şeyi eş koşmasınlar ayetini okudu. Bunun üzerine kadınlardan biri ( kendisini kastediyor[5] ) hemen elini çekti ve şöyle dedi: Falanca kadın bana cahiliyye matemi tutmuştu onun bende hakkı var, ondan izin almak isterim. Rasûlullah bir şey demedi. Kadın gidip geldi ve biat etti.”[6]

Buhârî aynı hadisi Kitâbu’ş-Şurût’ta şu lafızlar ile tahriç (rivayet) etmiştir:
Âişe naklediyor: “ Vallahi Rasûlullah’ın eli biatlaşma esnasında hiçbir kadının eline değmedi. O, ancak söz ile biat almıştır.”[7]
Yine Buhârî az bir lafız değişikliği ile Kitabu’t-Talâk’ta da tahriç etmiştir:

“Hayır, Allah’a yemin olsun ki, onun eli hiçbir kadının eline değmemiştir. Ancak o, kadınlardan söz ile biat almıştır.”[8]
Ebû Dâvûd aynı hadisi Cihad kitabında zikretmiştir. Ancak, hadisin geçtiği babın adı yine “kadınlar ile biat”tir. Hadisin ravisi ise yine Âişe’dir.

“ Rasûlullah’ın eli asla bir kadının eline değmemiştir. Ancak, bir kadın ( tokalaşmak istediğinde ) ona mani’ olmuş, kadın da bunu kabul etmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah “git senin biatını kabul ettim”, demiştir.[9]

Tirmizî aynı hadisi, Âişe’yi zikretmeksizin mürsel[10] olarak Ma’mer, Tâvus ve babası tarikiyle (kanalıyla/yoluyla) nakletmiştir. [11]

İbn Mâce’nin rivayetinde lafız az da olsa değişmiştir. Ancak, rivayetin ilişkili olduğu konu yine aynı, yani kadınların biat etmeleri konusudur.

Muhammed b. el-Münkedir, Ümeyme bt. Rukayka’nın şöyle dediğini nakletmektedir:
“Kadınlar topluluğu içinde Rasûlullah’a biat etmeye geldim. Bize; “ Gücünüzün yettiğince, ben kadınlar ile tokalaşmam”, diyordu. [12]

Bu rivayetin farklı beş versiyonunu İbn Hanbel nakletmiştir. İbn Hanbel’in naklettiği Ümeyme bt. Rukayka rivayetinin daha kapsamlı olan versiyonunu burada zikretmek istiyoruz. Bu rivayetlerin tamamı M. İbn Münkedir tarikiyle gelmektedir. Yani rivayetler mürseldir.

Ümeyme bt. Rukayka durumu şu şekilde nakletmektedir: “İslam üzere biatleşmek için kadınlar topluluğu içinde Rasûlullah’a gittim. Biz kadınlar; Ey Allah’ın Rasûlü! Sana, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarımızı öldürmemek, bilerek iftira ve suçlamada bulunmamak, ma’ruf olnda sana isyan etmemek üzere biat ediyoruz, dedik. O da bize; “ Gücünüzün yettiği kadar”, diyordu. Biz, Allah ve Rasûlü bize, bizden daha merhametlidir, hadi sana biat edelim yâ Rasûlallah, dedik. Rasûlullah da, “ Ben kadınlar ile musafaha etmem. Ancak benim yüz kadın için söylediğim bir söz, tek bir kadın için söylenmiş gibidir” buyurdu.[13]

Hadisin bir diğer varyantında, “ Hadi sana biat edelim” ifadesi yerine, “ Hadi tokalaşalım” denildiğini, Süfyan b. Uyeyne ifade etmektedir. İbn Hanbel’deki diğer bir rivayette ise kadınlar Rasûlullah’a şöyle demişlerdir: “ Ey Allah’ın Rasûlü! Bizimle musafaha etmeyecek/tokalaşmayacak mısınız?”[14]

Taberî aynı konuyla ilgili olarak Rukayka’nın Rasûlullah’a; “Uzat elini seninle tokalaşalım yâ Rasûlallah!” dediğini, nakletmiştir. [15]

İbn Hanbel, Esmâ bt. Yezîd’den, Hz. Peygamber’in; “ Ben kadınlar ile tokalaşmam” dediğini nakletmiştir.[16]
Hâkim en-Nîsâbûrî Mümtehine Süresi’nin tefsirinde, Ebû Süfyan’ın karısı Hind’in Rasûlullah ile biatleşmesini şu şekilde nakletmektedir:

Hind biatleşme esnasında Rasûlullah’ın koşmuş olduğu şartlardan hırsızlık şartına gelince, “ Ben bu konuda söz veremem. Çünkü kocamın malını çalıyorum” diyerek elini çekti. Rasûlullah da çekti. Bunun üzerine Ebû Süfyan’a haber gönderildi. O da; yaş (taze) olursa helal olsun ama kuru olursa olmaz dedi. Böylece Hind Rasûlullah ile biatleşti.[17]

· Yrd. Doç. Dr. Dicle Üniversitesi İlâhiyât Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
[1] Hadislerin doğru anlaşılmasında,, “Semantik” analizin önemi için ayrıca bkz. Mehmet Görmez, Hz. Peygamber’in Bir Hadis-i Şerifinde Bir Din tanımı, Peygamberimiz Hz. Muhammed –Özel Sayı-, T.D. İ. B., Ankara, 2000, s. 331-338.
[2] Mümtehine, 60 / 10. Ayetin yukarıda zikrettiğimiz sebebi nüzûlü için bkz: Süyûtî, Celâleddin, Lübâbu’n-Nükûl Fî Esbâbi’n-Nüzûl, Beyrut, 1980, s. 211.
[3] Mümtehine, 60 / 12.
[4] Buhârî, Ebû Abdillah M. b. İsmâîl, Sahîhu’l-Buhârî, İstanbul, 1979, Ahkâm, 49 ( VIII, 125 ). Ayrıca bkz: İbn Hanbel, Ahmed, Müsned, Beyrut, tsz., VI, 153.
[5] Parantez içinde vermiş olduğumuz açıklamayı, Kâmil Mîras’ın bir tercihi olarak onun tercümesinden aldık. Bkz: Kâmil Mîras, Tcerîdi Sarih Tercümesi ve Şerhi, Ankara, 1984, XI, 198-200. Ayrıca bkz: Mehmet Sofuoğlu, Sahih-i Buhârî Tercümesi ve Şerhi, İstanbul, 1989, XV, 7068-69.
[6] Buhârî, Ahkâm, 49 ( VIII, 125 ).
[7] Buhârî, Şurût, 1, ( III, 173 ) . Aynı lafız ile Buhârî Mümtehine Sûresi’nin tefsirinde bu hadisi tahriç etmiştir. Bkz: Tefsîru Mümtehine, 2, ( VI, 61 ).
[8] Buhârî, Talak, 20, ( VI, 173). Ayrıca bkz: İbn Hanbel, Müsned, VI, 270.
[9] Ebû Dâvûd, Süleyman b. El-Eşas es-Sicistânî, Sünen, Humus, 1971, Cihad, 9, ( III, 352 ). İbn Mâce aynı yerde Âişe’den gelen rivayetlere de yer vermiştir. Aynı hadis için bkz: İbn Hanbel, Müsned, VI, 114.
[10] Mürsel: Hadis ıstılahında (teriminde) mürsel; sahabeden sonra gelen nesil olan tabiînin, sahebeyi atlayarak doğrudan Hz. Peygamberden hadis nakletmesine denir. Mürsel, bir zayıf hadis türüdür.
[11] Tirmizî, Ebû Îsâ M. b. Sevre, Sünen, Beyrut, tsz., Tefsîru Sûreti Mümtehine, 2, (V, 411, 3306 numaralı hadis)
[12] İbn Mâce, Ebû Abdillah M. b. Yezîd el-Kazvînî, Sünen, tsz., yy., Cihad, 43, ( II, 959-60 ).
[13] İbn Hanbel, Müsned, VI, 357. Tirmizî, Sünen, Siyer, 37, ( IV, 21-2 ). Mâlik, el-Muvattâ, Beyrut, 1989, Bey’ât, 2, s. 651, 1842 numaralı hadis.
[14] İbn Hanbel, Müsned, VI, 357. Bu konuda daha geniş bilgi için bkz: M. Nâsıruddin Elbânî, Silsiletü’l-Ehâdîsi’s-Sahîha, Beyrut, 1985, II, 52-58.
[15] Taberî, İbn Cerir, Câmiu’l-Beyân An Te’vil-i Âyi’l-Kuran, Beyrut, 1995, XIV, 101.
[16] İbn Hanbel, Müsned, VI, 459.
[17] Hâkim, Ebû Abdillah M. b. Abdillah en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek Ala’s-Sahîhayn, Beyrut, 1990, II, 528.

2.BÖLÜM

Elbânî, İshâk b. El-Mervezî’nin “ Mesâilü Ahmed ve İshâk” adlı eserinden şu karşılıklı konuşmayı nakletmektedir:
İbn İshâk; Kadınlar ile tokalaşmayı mekruh görüyor musun?
İbn Ahmed; evet görüyorum.

İbn İshâk; Yaşlı olsun olmasın, Rasûlullah elinin üzerinde elbise/bez parçası olduğu halde kadınlar ile biatleşmiştir.”[1]
Ümmü Atiyye biat ettiğini şöyle anlatmaktadır:
“ Biat etmek için Rasûlullah’a geldiğimde ona şöyle dedim: Bana câhiliye döneminde yas tutmuş (teselli etmiş/ağıt yakmış) bir dostum var, ona borcumu ödeyebilir miyim? Sonra gelip biat edeyim. Bana; “ git ” dedi.[2] Gidip geldim ve biat ettim.”[3]

Taberî, söz konusu biat ile ilgili şu önemli rivayeti yine Ümmü Atiyye’den nakletmektedir:
“ Hz. Peygamber Medîne’ye gelince Ensar’ın hanımlarını bir evde topladı ve Ömer’i gönderdi. Ömer kapının önünde durup bize selam verdi. Biz de selamını aldık. Bize, “ Ben Allah’ın Rasûlü’nün elçisiyim”, dedi. Biz de, “hoş geldin ey Allah’ın Rasûlü’nün elçisi”, dedik. Daha sonra Ömer, “ Allah’a şirk koşmamak, çalmamak, zina etmemek üzere biat ediniz”, dedi. Biz de, “evet” dedik. O elini kapının/evin dışından uzattı, biz de içerden uzattık. Bunun üzerine Ömer: “ Allah’ım şahit ol dedi.”[4]

Bu konuda oldukça önemli bir ayrıntıyı Kurtubî tefsirinde şu şekilde nakletmektedir: “Hz. Peygamber Mekke’yi fethettikten sonra kadınların biatını alması gerektiğinde, kendisi Safâ tepesine oturmuş ve Ömer’i de bir az aşağısına oturtarak, kadınların biatını almasını söylemiştir. Ömer biat esnasında kadınlar ile tokalaşıyordu.”[5]

Amr b. Şuayb ise dedesinden şöyle nakletmiştir: “ Rasûlullah hanımlardan biat aldığı zaman bir kaptaki suya elini değdirir, kadınların da ona değmelerini isterdi.[6]

İbn Sa’d Tabakât’ında kadınların Rasûlullah ile biatleşmelerine ilişkin bir bölüm ayırmış ve yukarıda nakletmiş olduğumuz rivayetlerin dışında bazı ayrıntıları, özellikle tabiîn imamlarından nakletmiştir. Konumuz bakımından önemli gördüklerimizi burada zikredeceğiz:

Şa’bî’den şunu nakletmektedir: “ Rasûlullah, kadınlar ile elinin üzerinde elbise olduğu halde biatleşmiştir.”[7]

Zührî ve Urve tarikiyle yaptığı bir rivayette, Rasûlullah’ın biat esnasında kadınlar ile tokalaşmadığını nakletmiştir.[8]

Atâ’dan yapmış olduğu şu rivayet çok dikkat çekicidir: “ Rasûlullah, kadınlardan, cahiliyye matemi tutmamak, tenha yerlerde erkekler ile oturmamak üzere biat aldı.”[9]

Hasan’dan ise şu ayrıntıyı nakletmektedir: “ Mahrem olanların dışındaki erkekler ile konuşmamak üzere biat aldı.”[10]
Amr b. Şuayb’ın dedesinden yaptığı bir rivayet de şöyledir: “ Hz. Peygamber Medîne’ye geldiğinde müslüman olmuş kadınlar gelerek; ‘ Yâ Rasûlallah! Erkeklerimiz sana biat ettiler, biz de biat etmek istiyoruz’, dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, bir kap içerisinde su istedi. Elini içerisine batırdı. Birer birer kadınlara ellerini değdirdi. İşte Rasulullah’ın kadınlar ile ilgili biatı budur.”[11]

Buraya kadar nakletmiş olduğumuz rivayetlerden şu sonucu çıkarabiliriz: Hz. Peygamber’in kadınlar ile biatı dört şekilde olmuştur. Sözle biat, içi su dolu bir kap vasıtasıyla, ele sarılan bir bez vasıtasıyla, tayin edilen bir vekil aracılığıyla ( Ömer’in tayin edilmesi gibi).[12]

Hz Peygamber’in ve Ashâbının Eşleri Dışındaki Kadınlar İle Temas Ettiklerini Gösteren Deliller

Burada zikredeceğimiz rivayetler, yukarıda nakletmiş olduğumuz rivayetlerin ifade ettiği gibi, Hz peygamber’in nikahlı hanımlarının dışında hiçbir kadına elinin değmemiş olduğunu bildiren ifadelerin genel olmayıp, anlatılan olaya mahsus bir durum tespitinden ibaret olduğunu göstermektedir.
Enes b. Mâlik Ümmü Süleym’in şöyle dediğini naklediyor:
“ Rasûlullah uyuyacağı zaman ona döşek sererdim. Uyuyunca da, terlerini toplar bir kabın içine koyardım. Onu daha sonra güzel bir koku içine katardım.”[13]

Aynı olayı nakleden Ebû Ya’lâ şu ayrıntıyı naklediyor: “ Uykusu ağırlaşır ve çok terlerdi. Ben de bir pamuk parçasıyla terini alırdım.”[14]

Enes b. Mâlik anlatıyor:

Rasûlullah Ubâde b. Sâmit’in karısı olan Ümmü Haram’ın evine giderdi. Ümmü Haram da ona yemek yedirip, sonra da saçlarına bakım yapardı. ( Sirke, bit vs. var mı diye )[15]
Ebû Mûsâ anlatıyor: “ Rasûlullah beni Yemen’de bir kabileye gönderdi. Döndüğümde O (a.s.), Batha ( Mekke de bir mevki adı )’ da idi. Telbiye[16] gtiriyordu. Bende onun getirdiği gibi telbiye getirdim. Bana, “ yanında kurban olabilecek her hangi bir şey var mı?” diye sordu. Ben de,” hayır” dedim. Bana Safâ ile Merve arasını tavaf etmemi emretti. Ben de tavaf ettim. Sonra ihramdan çıktım. Kavmimden bir kadına gittim. Saçlarımı taradı ve yıkadı.”[17]

Enes b. Mâlik anlatıyor: “ Medineli bir câriye vardı. Rasûlullah’ın elinden tutar, istediği yere onunla giderdi.” [18] Diğer bir rivayette; “Elini asla bırakmazdı.”[19]
Ebû Râfi’in hanımı Selma anlatıyor: “ Rasûlullah’a hizmet ederdim. Onda, sivilce çıban vs. gibi bir şey çıktığında bana emrederdi, ben de onların üzerine kına koyardım/yakardım.”[20]

İbn Abbas şöyle bir rivayette bulunmuştur: “ Bir adam Rasûlullah’a gelerek şöyle dedi: “Benim dünyada her şeyden daha çok sevdiğim bir karım var, ancak elini uzatanın elini geri çevirmez. ( Lâ teruddu yede lâmis )” Rasûlullah da adama; “ Boşa” buyurdu. Adam, “sabredemem” deyince; “ o halde ondan yararlan, onu sıkı tut”, dedi.[21]

Nesâî şarihi Süyûtî, hadiste geçen “Lâmis” sözcüğünün zina anlamına geldiğini, ancak buradaki anlamının bu olamayacağını söylemiştir. Çünkü, buradaki anlamı öyle olsa idi, Hz. Peygamber’in onu tutmasını ve ondan yararlanmasını söylemezdi, demiştir. Bazıları da bu tabirin eli açık cömert anlamında teşbih ifade ettiğini söylemişlerse de, bağlamına uymadığı için kabul edilmemiştir.[22] Şarihler, kadının erkekler ile mübaşeretinde dikkatli olmayıp, önüne gelenle tokalaştığı ve zinaya meyyal olduğu vs. şeklinde yorumlamışlardır. M. Hamdi Yazır, bu hadisten çıkarılan hükümler sadedinde, böyle bir durumda boşanmanın da olabileceğini, ancak böyle iffeti zayıf kadınlar, boşandıkları zaman daha kötü bir duruma düşebilecekler ise, onları boşamayıp sıkı tutmak, yani gözetim altında bulundurmak tavsiye edilir, demiştir.[23]

Bu rivayetten, Hz. Peygamber zamanındaki kimi kadınların erkekler ile temas etmede aşırıya gidebildikleri, fakat buna rağmen Hz. Peygamber’in onları kesin olarak boşamak veya haram işlemiş olmakla itham etmediklerini anlayabilmekteyiz.

[1] Elbânî, a.g.e., II, 55.
[2] Bu rivayette söz konusu olan şey, Câhiliye döneminde birine bir musîbet, ölüm vs. geldiğinde teselli ve yas tutma da yardımcı olunur, karşılıklı olarak (ödünç) yapılırdı. Burada ödenmek istenen borç budur.
[3] Nesâî, Sünen, ( Süyûtî’nin şerhi ile birlikte ), Beyrut, tsz., VII, 149.
[4] Taberî, Câmiu’l-Beyân, XIV, 103. Ayrıca bkz: İbn Kesîr, Hâfız, Tefsîru’l-Kurani’l-Azîm, İstanbul, 1985, VIII, 128.
[5] Kurtubî, Ebû Abdillah M. Ahmed el-Ensârî, el-Câmiu Liahkâmi’l-Kuran, tsz., yy., XVIII, 71.
[6] Kurtubî, a.g.e., XVIII, 72.
[7] İbn Sa’d, et-Tabakât, Beyrut, tsz., VIII, 5.
[8] İbn Sa’d, a.g.e., VIII, 5.
[9] İbn Sa’d, a.g.e., VIII, 10.
[10] İbn Sa’d, a.g.e., VIII, 10.
[11] İbn Sa’d, a.g.e., VIII, 11.
[12] Bu biatlerin tarihi seyirleri ve rivayetleri için bkz: Rıza Savaş, Hz. Muhammed Devrinde Kadın, İstanbul, 1991, s. 70 – 76. Ayrıca bkz: Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, İstanbul, 1994, IV, 250-256.
[13] Buhârî, İstîzân, 41 ( VII, 140 ).
[14] Ebû Ya’lâ, Ahmed b. Ali el-Mevsîlî, Müsned, Dimeşk, 1984, VI, 409. Ayrıca bkz: Tabarânî, Süleyman b. Ahmed b. Eyyûb, Mu’cemu’l-Evsât,Musul, 1983, I, 249.
[15] Buhârî, Cihâd, 3 ( III, 201 ); Hac, 125 ( II, 187 ), Umre, 11 ( II, 203 ), Megâzî, 77 ( V, 123 ); ayrıca bkz: Müslim, Hac, 154; Nesâî, Menâsik, 52; İbn Hanbel, IV, 396, VI, 256, 363; İbn Abdi’l-Berr, Ebû Ömer Yusuf b. Abdillah, et-Temhîd, Magrib, 1387, I, 255.
[16] Telbiye: Hac vazifesi yapılırken söylenilen bir duadır. Yüksek sesle söylenir.
[17] Buhârî, Hac, 32 ( II, 149 ), Müslim Hac, 155, Nesâî, Menâsik, 50; İbn Hanbel, I, 39, IV, 410.
[18] Buhârî, Edeb, 61 ( VII, 89 ); Nesâî, Eşribe, 44; İbn Hanbel, III, 174, 216.
[19] İbn Mâce, Zühd, 16.
[20] İbn Hanbel, V, 95. Ayrıca bkz: Halef b. Abdulmelik, Gavâmidu’l-Esmâi’l-Müpheme, Beyrut, 1407, II, 557.
[21] Nesâî, Nikâh, 12 ( VI, 67 ).
[22] Süyûtî, Şerhu Süneni Nesâî, VI, 67.
[23] M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, VIII, 111 – 112.

Hiç yorum yok: